İstiklal Caddesi
Hayat dolu,canlı,cıvıl cıvıl ve her daim kalabalıktır İstiklal Caddesi.Eşine benzerine rastlamadığım kozmopolit bir özelliği barındırır bünyesinde.Her yanı tarih kokar.Tünelden,Taksim Anıtı’na doğru o şaşalı,mimari harika olan binaların arasından geçerken adeta bir zaman yolculuğu yapar,buranın tarihine kaptırırsınız kendinizi.Kalabalık su gibi akar ve sizde onunla birlikte sürüklenirsiniz.
Pasajları bir başkadır İstiklal’in.O sürüklenme esnasında olur da yolunuz Çiçek Pasajı’na düşerse,işte eğlencenin içinde bulursunuz kendinizi.En güzel Türk Sanat Müzikleriyle rakınızı yudumlarken zaman size oyun oynar ve nasıl geçtiğini anlamazsınız.Bir de her kesime hitap edecek nitelikte,birbirinden bağımsız alışveriş merkezi zincirleri görevi üstlenen pasajlar vardır ki bu pasajlar giyim kompleksi gibidir.
Nostaljk tramvay adeta bu caddenin maskotudur.Kimi zaman bir gelin gibi süslenir ve cadde boyu salına salına ilerler.Çaldığı her çanla halkı selamlar.Eğer ki içindeyseniz Galatasaray’da atlayın derim.Balık pazarına giriş yaptıktan sonra sağa dönün ve Nevizade tüm ihtişamıyla sizi karşılasın.Gençliğin bu barlar sokağında yerini aldığını göreceksiniz.Her yer ışıl ışıldır.Genç değilseniz bile size genç hissettirir burası.
Yine İstiklal boyunca uzanan kiliseler,camiler din mozaiğinin;tiyatrolar,sinemalar ise kültür ve sanat mozaiğinin bir göstergesidir.Elhamra,Emek ve Alkazar sinemalarında film izlemenin vermiş olduğu hazzı başka hiçbir salonda yaşayamazsınız.
Canınız sıkıldığında,içinizin açılması için sahafları dolaşmak,hiç görmediğiniz ya da duymadığınız kitaplarla,onların ilk basımlarıyla karşılaşmanız eminim keyfinizi yerine getirecektir ya da Haco Pulo’da içeceğiniz bir çay veya Türk Kahvesi…
Mevsim ne olursa olsun,İstiklal’de yürümenin keyfi her zaman bir başkadır.Kimi,hafif çiseleyen yağmurda elinde şemsiye olmasına rağmen açmadan yürür,kimi kar yağarken elindeki kestaneleri midesine indirerek içini ısıtır ve bu tarihi dokuyu seyreder.
Demirören AVM’nin Yükselişi
Bu güzide caddede yer alan Ağa Camii ile bir süredir kapalı olan tarihi Emek Sineması’nın bulunduğu Cercil D’Orient binasının arasında 2006 yılından beri bir inşaat sürmekteydi.Burada koca harflerle “Demirören İnşaat” yazmaktaydı.Yıllarca sürdü bu inşaat.Düşünün 5 yıl boyunca sürekli bir görüntü kirliliği yarattı.Önceleri,inşaatı örtüleyen paravan dolayısıyla neler olup bittiğini göremiyorduk.Ancak bu senenin başından itibaren neler olduğunu görmeye başladık.Bir imari cinayet işleniyordu,İstiklal’in silueti göz göre göre bozuluyordu.
Peki nasıl oluyordu bütün bunlar?
Demirören AVM’nin yapılışındaki hukuksuzluğun nasıl hukuka uygun hale getirildiğine bir bakalım:
18 Ekim 2004’de İstanbul 1 No’lu Koruma Kurulu, inşaatın yüksekliğinin,yanında bulunan Cercil D’Orient’ın saçak kotunda olabileceğine hükmetti.Buna karşılık 2007 yılında Bakanlar Kurulu aldığı bir kararla yetkiyi koruma kurulundan alıp “yenileme koruma kuruluna” verdi.14 Şubat 2008’de Yenileme Kurulu,Demirören AVM binasındaki cephe ve yüksekliğinin, hemen yanı başındaki tescilli kültür varlığıyla uyumlu olmadığına,bu yapıların 20. yüzyıl başındaki fotoğraflarına bakılarak yükseklik ve cephe düzenlemesinin belirlenmesine hükmetti.21 Aralık 2008’de aynı kurul, “Geçmişten Günümüze Beyoğlu” kitabının II. cildinde yayımlanmış (2004-1. baskı) eski fotoğraflardan yararlanılarak YTÜ’nün raporu doğrultusunda hazırlanan cephe düzenlemesinin kimi düzeltmelerle uygun olduğuna karar verdi.Ve yine aynı kurul 20 Eylül 2010’da yapılan cephe revizyonunu ilginç bir şekilde onayladı.
Yapılan iki kaçak kata göz yumuldu.Tüm yasal engellere rağmen hukuksuzluk aldı başını gitti.Komisyon ve kurulların işgüzarlığından,çelişkili yasalar nedeniyle oluşan boşluklardan en iyi şekilde yararlanan yatırımcı,sonunda yasal(!) bir yapı inşa edebildi.
Yapılışındaki hukuki rezalete uygun olarak,açılışı da bir o kadar rezalet oldu.Fazlalık olan katlar tıraşlanmadan,asansör montajları bitmeden,yürüyen merdivenlerin ayarları yapılmadan apar topar bir açılış yapıldı.Oysa içerisi ve dışarısı hala şantiye halindeydi ve her yer toz toprak içindeydi.Açıkcası çok merak ediyorum bu aceleciliğin nedenini!
Bu hukuksuzluğun inşasındaki sorumlular ise topu sürekli birbirlerine atıp durdular.Ancak bilinmelidir ki;çağdaş mimariden bihaber koruma ve yenileme kurulları,belediyeler,hiç bir şeye sesini çıkarmayan-ya da çıkartmak istemeyen-Mimarlar Odası,görevini rezil bir şekilde yürüten Kültür Bakanlığı,bukalemun gibi değişkenlik gösteren bilirkişiler ve raporları,birilerine şirin görünmek için araştırma yapan üniversiteler bu hukuki cinayetin failleridir.
Hukuki boyutunun yanında bu yapı İstiklal’den,Beyoğlu’ndan kültürel anlamda çok şey alıp götürecektir.Büyük bir kültürel kayıp yaşanacaktır.Artık insanlar İstiklal’e çıktıklarında,sinemaya,tiyatroya,kitapçılara gidecekleri yerde bu alışveriş merkezini tercih etmeye başlayacaklardır.Zira tüketmeye yönelik bir toplum olduğumuzdan mütevellit,bu tür AVM’lere yönelinmesi bizleri şaşırtmayacaktır.
İstiklal’nin, bir kültür-sanat merkezi olma özelliğinden çıkarılıp bir AVM merkezine dönüştürülmesini izliyoruz.Yazık,çok yazık…
Hayat dolu,canlı,cıvıl cıvıl ve her daim kalabalıktır İstiklal Caddesi.Eşine benzerine rastlamadığım kozmopolit bir özelliği barındırır bünyesinde.Her yanı tarih kokar.Tünelden,Taksim Anıtı’na doğru o şaşalı,mimari harika olan binaların arasından geçerken adeta bir zaman yolculuğu yapar,buranın tarihine kaptırırsınız kendinizi.Kalabalık su gibi akar ve sizde onunla birlikte sürüklenirsiniz.
Pasajları bir başkadır İstiklal’in.O sürüklenme esnasında olur da yolunuz Çiçek Pasajı’na düşerse,işte eğlencenin içinde bulursunuz kendinizi.En güzel Türk Sanat Müzikleriyle rakınızı yudumlarken zaman size oyun oynar ve nasıl geçtiğini anlamazsınız.Bir de her kesime hitap edecek nitelikte,birbirinden bağımsız alışveriş merkezi zincirleri görevi üstlenen pasajlar vardır ki bu pasajlar giyim kompleksi gibidir.
Nostaljk tramvay adeta bu caddenin maskotudur.Kimi zaman bir gelin gibi süslenir ve cadde boyu salına salına ilerler.Çaldığı her çanla halkı selamlar.Eğer ki içindeyseniz Galatasaray’da atlayın derim.Balık pazarına giriş yaptıktan sonra sağa dönün ve Nevizade tüm ihtişamıyla sizi karşılasın.Gençliğin bu barlar sokağında yerini aldığını göreceksiniz.Her yer ışıl ışıldır.Genç değilseniz bile size genç hissettirir burası.
Yine İstiklal boyunca uzanan kiliseler,camiler din mozaiğinin;tiyatrolar,sinemalar ise kültür ve sanat mozaiğinin bir göstergesidir.Elhamra,Emek ve Alkazar sinemalarında film izlemenin vermiş olduğu hazzı başka hiçbir salonda yaşayamazsınız.
Canınız sıkıldığında,içinizin açılması için sahafları dolaşmak,hiç görmediğiniz ya da duymadığınız kitaplarla,onların ilk basımlarıyla karşılaşmanız eminim keyfinizi yerine getirecektir ya da Haco Pulo’da içeceğiniz bir çay veya Türk Kahvesi…
Mevsim ne olursa olsun,İstiklal’de yürümenin keyfi her zaman bir başkadır.Kimi,hafif çiseleyen yağmurda elinde şemsiye olmasına rağmen açmadan yürür,kimi kar yağarken elindeki kestaneleri midesine indirerek içini ısıtır ve bu tarihi dokuyu seyreder.
Demirören AVM’nin Yükselişi
Bu güzide caddede yer alan Ağa Camii ile bir süredir kapalı olan tarihi Emek Sineması’nın bulunduğu Cercil D’Orient binasının arasında 2006 yılından beri bir inşaat sürmekteydi.Burada koca harflerle “Demirören İnşaat” yazmaktaydı.Yıllarca sürdü bu inşaat.Düşünün 5 yıl boyunca sürekli bir görüntü kirliliği yarattı.Önceleri,inşaatı örtüleyen paravan dolayısıyla neler olup bittiğini göremiyorduk.Ancak bu senenin başından itibaren neler olduğunu görmeye başladık.Bir imari cinayet işleniyordu,İstiklal’in silueti göz göre göre bozuluyordu.
Peki nasıl oluyordu bütün bunlar?
Demirören AVM’nin yapılışındaki hukuksuzluğun nasıl hukuka uygun hale getirildiğine bir bakalım:
18 Ekim 2004’de İstanbul 1 No’lu Koruma Kurulu, inşaatın yüksekliğinin,yanında bulunan Cercil D’Orient’ın saçak kotunda olabileceğine hükmetti.Buna karşılık 2007 yılında Bakanlar Kurulu aldığı bir kararla yetkiyi koruma kurulundan alıp “yenileme koruma kuruluna” verdi.14 Şubat 2008’de Yenileme Kurulu,Demirören AVM binasındaki cephe ve yüksekliğinin, hemen yanı başındaki tescilli kültür varlığıyla uyumlu olmadığına,bu yapıların 20. yüzyıl başındaki fotoğraflarına bakılarak yükseklik ve cephe düzenlemesinin belirlenmesine hükmetti.21 Aralık 2008’de aynı kurul, “Geçmişten Günümüze Beyoğlu” kitabının II. cildinde yayımlanmış (2004-1. baskı) eski fotoğraflardan yararlanılarak YTÜ’nün raporu doğrultusunda hazırlanan cephe düzenlemesinin kimi düzeltmelerle uygun olduğuna karar verdi.Ve yine aynı kurul 20 Eylül 2010’da yapılan cephe revizyonunu ilginç bir şekilde onayladı.
Yapılan iki kaçak kata göz yumuldu.Tüm yasal engellere rağmen hukuksuzluk aldı başını gitti.Komisyon ve kurulların işgüzarlığından,çelişkili yasalar nedeniyle oluşan boşluklardan en iyi şekilde yararlanan yatırımcı,sonunda yasal(!) bir yapı inşa edebildi.
Yapılışındaki hukuki rezalete uygun olarak,açılışı da bir o kadar rezalet oldu.Fazlalık olan katlar tıraşlanmadan,asansör montajları bitmeden,yürüyen merdivenlerin ayarları yapılmadan apar topar bir açılış yapıldı.Oysa içerisi ve dışarısı hala şantiye halindeydi ve her yer toz toprak içindeydi.Açıkcası çok merak ediyorum bu aceleciliğin nedenini!
Bu hukuksuzluğun inşasındaki sorumlular ise topu sürekli birbirlerine atıp durdular.Ancak bilinmelidir ki;çağdaş mimariden bihaber koruma ve yenileme kurulları,belediyeler,hiç bir şeye sesini çıkarmayan-ya da çıkartmak istemeyen-Mimarlar Odası,görevini rezil bir şekilde yürüten Kültür Bakanlığı,bukalemun gibi değişkenlik gösteren bilirkişiler ve raporları,birilerine şirin görünmek için araştırma yapan üniversiteler bu hukuki cinayetin failleridir.
Hukuki boyutunun yanında bu yapı İstiklal’den,Beyoğlu’ndan kültürel anlamda çok şey alıp götürecektir.Büyük bir kültürel kayıp yaşanacaktır.Artık insanlar İstiklal’e çıktıklarında,sinemaya,tiyatroya,kitapçılara gidecekleri yerde bu alışveriş merkezini tercih etmeye başlayacaklardır.Zira tüketmeye yönelik bir toplum olduğumuzdan mütevellit,bu tür AVM’lere yönelinmesi bizleri şaşırtmayacaktır.
İstiklal’nin, bir kültür-sanat merkezi olma özelliğinden çıkarılıp bir AVM merkezine dönüştürülmesini izliyoruz.Yazık,çok yazık…