27 Mart 2011'de YGS sınavı yapıldı ve aradan bir kaç gün geçmesiyle
beraber büyük bir şifre skandalı patlak verdi.Önce herkes;"bu kadar da
yapamazlar,yoktur öyle bir şey" demesine rağmen basının biraz üzerine
gitmesiyle-keşke basın her olayda bu kadar cesurca hareket edebilse- ve
geçen yıl yaşanan "KPSS skandalı"nın da etkisiyle kafalardaki soru
işaretleri artmaya,olay arap saçına dönmeye başladı.
Doğal olarak kamuoyu ÖSYM'den bir açıklama bekledi ve suskunluğunu bozan
ÖSYM bir basın toplantısı düzenleyerek bütün iddiaları yalandı.Gerekçe
olarak basına dağıtılan kitapçığın sonradan hazırlandığını ve bu
kitapçığın sınavda kullanılmadığını gösterdi.Başta başbakan olmak
üzere,cumhurbaşkanı,başbakan yardımcıları,meclis başkanı,AKP
milletvekilleri ve YÖK başkanı bu açıklamadan tatmin oldu.Yandaş medya
da ÖSYM'nin bu açıklamasından sonra artık konunun kapatılması
gerektiğini,yapılanların hükümeti ve ÖSYM'yi yıpratma politikası
olduğunu vurguladı.
Ancak bu açıklamadan tatmin olmayan kesim,işin daha çok üzerine gitti ve
sınavda mod medyan şifre yönteminin kullanıldığını,basına dağıtılan
kitapçığın sınavdan önce hazırlandığını,sınavda da bu kitaçığın
kullanıldığını,kitapçıkları basan yayıneviyle ÖSYM'nin aylardır süren
flörtünü,İstanbul Eyüp'te sadece kız öğrencilerin sınava girdiği
okulların bulunduğunu gün yüzüne çıkardı.
Ve sonunda ÖSYM'den beklenen açıklamalar geldi;"Programımız başarılıydı.
Ancak Meteksan’da kitapçıkların hazırlanışı sırasında programın bir
kısmı eksik çalışmış. Şıkları ve soruları rasgele dağıtması gerekirken,
hep aynı kalıbı kullanmış. Biz de bunu sonradan fark ettik." Ve inanın
bizler de bu açıklamayı yedik!
Yine ÖSYM tüm adaylara mektup yollamış.Mektupta şifreleme yönteminin
ÖSYM'ce tespit edildiği,bütün sınava girenlerden özür
dilendiği,yetkililerin istifa ettiği ve sınavın en yakın zamanda
tekrarlanacağı elbette söylenmiyor.Söylenen şu:"geliştirilen yazılım
çalıştırıldığında her soru için rastgele verilmesi gereken değerler
"sehven" sıralı olarak verildiğinden, oluşturulan soru kitapçıklarında
bazı sorularda en büyük değerli seçeneğin hemen sağındaki seçeneğin
doğru cevap olması durumu ortaya çıkmıştır."
Görüldüğü gibi “sehven” kelimesiyle işin içinden çıkmak ne kadar da
kolay.Yaptığın yanlışa yanlış diyemiyorsan,bu cesareti ve delikanlılığı
gösteremiyorsan patlatıveriyorsun bu kelimeyi olay çözülüveriyor ve
zeytinyağı gibi üste çıkıyorsun.Bu kelimeyle faili meçhul yaratıyorsun
adeta.Bu kelimenin getirdiği sonuçlara bakın; insanlar sehven üniversite
kazanacak,sehven meslek edinecek ve gün gelecek sehven ülke
yönetecek.Sizce de "sehven" çıkalı eşekler çoğalmadı mı?
Savcılık soruşturma başlattı,Danıştay sınavı iptal etmeyip topu idare
mahkemesine attı derken milyonlarca masum gencin psikolojisi altüst
oldu.Düşünsenize 3 saatlik bir sınava tabi tutuluyorsunuz,bu sizin
geleceğinizi belirliyor,hayatınızın en güzel döneminde böyle saçma sapan
bir eğitim sistemine maruz kalıyorsunuz ve üzerine de bu sınavda "şike"
mevzu bahis oluyor.Her kafadan bir ses çıkıyor,önce olay yalanlanıyor
sonrasında ise mecburen kabul ediliyor.Ne yetkililer bu ayıp nedeniyle
özür dileyip görevlerinden ayrılıyor,ne de bu yetkililerin
açıklamalarını tatminkar bulanlar bir kez daha düşünmeyi göze alıyor.
Başbakan AP'de ve seçim vaatlerinde "ileri demokrasi"den bahsederken,bu
skandal dolayısıyla eyleme gitmek isteyen liseli öğrencilerin okul
müdürleri,okul cezaeviymiş gibi kapılara kilit vuruyor,eyleme giden
öğrenciler ise joplanıp biber gazı yiyor,gözaltına alınıyor.Sonrasında
başbakan AP'de avrupalılara "insan hakları" dersi verip,ülkesine ne
denli demokrasi getirdiğini anlatıyor,üstüne de oradaki parlamenterleri
fırçalıyor.
Son anayasa değişikliğiyle HSYK ve AYM'nin yapısını kendine göre
şekillendiren,basılmamış kitabı imha eden,gazetecileri kendi hükümetini
eleştiriyor diye içeri atan,cemaatleri soruşturan savcıya soruşturma
açan,Ergenekon davasını eline yüzüne bulaştıran,KCK davasında
hukuksuzluğu üst safhada tutan,nedense Deniz Feneri davasına hiç
yanaşmayan,işçileri her seferinde biber gazına bulayan,üniversite
gençliğini körelten,yıpratan bir zihniyetin ileri demokrasisini
yaşamaktayız.Sıra lise gençliğine kadar geldi.Ahmet Şık'ın gözaltına
alınırken sarfettiği sözler geliyor aklıma:"Dokunan Yanar Arkadaşlar!"
Olsun be gözüm,karanlıkların aydınlığa çıkması için varsın yanalım.Ama yılmayalım,tükenmeyelim...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder